Ankara Ruhsal Araştırmalar Derneği Blogu

  " Vicdanlarımız bir türlü harekete geçmediği için, giderek daha fazla batağa saplanıyoruz,” saptaması da hem dünya üzerindeki diğer topluluklar hem de bizim ülkemiz için geçerlidir. Evet, olayları çok yoğun ve zorlu bir şekilde yaşıyoruz çünkü vicdanlarımız hala bir türlü harekete geçmiyor. Aslında, olayların giderek zorlaşması; batağın, pisliğin giderek artması anlamına gelmez. Tüm bunlar, vicdanlarımızın bir türlü harekete geçmeyişinden dolayı hala saklı olan o şeylerin ortaya çıkarılmasını teşvik için meydana gelmektedirler. Çeşitli doğal afetler, skandallar, terör olayları ve tüm bu yaşananlar, “ Vicdanlar , haydi uyanın!” tarzında sürekli birer ikaz, birer uyarı şeklinde devam ediyorlar. İşte, kıyamet böyle çalışır; insanlar derin bir ıstırap içinde kalarak düşüncelerinde, anlayışlarında ve hareketlerinde sürekli bir değişime ve hızlanmaya tabi tutulurlar. Zaman çok hızlanmıştır. Zaman, varoluşun temel harcıdır ve o olmadan varlık mevcut değildir. Zaman dediğimiz enerjiyle

Dünya, maddi ve manevi mevcut olan her şeyi ile, bedenli ruhların bilgi, görgü ve deney sahibi olmaları için imal edilmiş kozmik bir tekâmül okuludur. Bu okulda düzenlenen deneyler, hazırlanan dersler ve derslere katılan varlıkların tekâmül seviyeleri birbirinden farklıdır. Bütün farklı anlayış, hissediş ve davranışa rağmen, müşterek olan tek hedef tekâmüldür. Bu hedefe yeni çok çeşitli yollardan, deneylerden ve uygulamalardan geçmek suretiyle ulaşılır. Her tekâmül devresinin bir başlangıcı, bir de sonu vardır. Baş ve sonun (evvelin ve ahirin) birlenmesi ise bütün öğretilerin birlenmesi ile mümkündür. Ahir zamanın en büyük niteliği olan kıyamet; şuurların açılması, anlayışın dirilmesi ( eski gerçeklikte ölüp yeni gerçeklikte hayat bulma ) ancak bu birlenmenin ardından çıkagelir. Bütün öğretilerin birlenmesi insanlığın mukadderidir. Her öğretinin temeli ve özü birdir. Onları birleyecek olan "Müteal Bilgi" doğrunun doğrusu, gerçeğin gerçeği, nurun nurudur. Bu bilgi, bütün kara