Ana içeriğe atla

Kendini Tanıma Çalışmasında: Ne Yapabiliyorum? Uygulaması

Kaynak:  Ergün Arıkdal,  Yaşamın Amacı KENDİNİ BİLMEK Kitabı, Sayfa:191 ve 194...

İnsan kendini tanımaya çalışırken, "Ben neyim?" sorusunu sorduğunda, "Ne biliyorum?" demelidir. Bu şekilde başlamalı, "Ben neler yapabiliyorum, benim iktidarım nedir?" diye sorular sormalıdır. Kendini tanımak isteyen insanın kendi kendine soracağı ilk soru, "Neler biliyorum?" değil, "Neler yapabiliyorum?"dur. Neler bildiğimiz, bir yerde ekonomik bir şeydir. Her yıl bir yığın kitap çıkıyor, bir yığın ansiklopedi takdim ediliyor insanlara. Bunları öğrendiğiniz zaman çok muazzam insan olacaksınız, genel kültürünüz dağları aşacak, şöyle olacaksınız, böyle olacaksınız... Buna göre, insanın gelişmesi sanki ekonomik bir şeymiş. Bu anlam çıkıyor işin içinden. Ne kadar çok kitabınız olursa, o kadar çok muktedir mi oluyorsunuz?

Yoksa, o kadar çok hamal mı oluyorsunuz?

 Belki hamal bile olunamıyor; unutuluyor. Onlar sadece iftihar vesilesi, övünmek için birtakım araçlar oluyor. "2000 tane kitabı var adamın. Derya gibi bir insan, git de gör..." Fakat o insan ne yapmış, ne yapabiliyor? Bu çok önemlidir. Kuşkusuz, "Ne yapabilirsin?"in birinci adımı, insanın kendi üzerinde ne yapabileceği hususudur. Hemen gene maddeci açıdan ele alıp da, masa, sandalye yapar gibi, resim yapar gibi, dikiş diker gibi bir şey yapmak değil. Önce insan, kendi üzerinde ne yapabilir? Bu kadar bilgiye rağmen kendi üzerinde ne yapabilmiş? Hangi karakterlerini geliştirebilmiş? Hangi mizacıyla uğraşabilmiş? Beğenmediği hangi tarafını kaldırıp, beğendiği yanlarını geliştirebilmiş? Ya da otomasyon hâlinde yapmış olduğu birtakım şeyleri değiştirebilmiş, hiç değilse kanalize edebilmiş?

Kendini Bil!

Gerçekten inançlarını, alışkanlıklarını kontrol edebilmiş mi? Yoksa, "Anamızın, babamızın, öğretmenimizin bize öğrettiği budur. Biz bundan başkasını bilmeyiz." andıyla hareket edip, aynen önden giden arabanın açmış olduğu yoldan ikinci bir araba olarak, aynı yolu açıyorsa, neye yarar bu iş? Demek ki, bilmek fiili; "muktedir olmak", "kudret", "güçlü olmak" dediğimiz iş, önce ferdin kendi üzerinde yapmış olduğu tatbikattır. Uygulamak, kendi üzerinde yapabileceği, uygulamaların neler olduğunun fert tarafından anlaşılmasıdır. Bunlar aslında çok basit şeylerdir: İnsanın, önce "zaaf" dediğimiz zayıf taraflarını saptayabilmesi bir uygulamadır. Samimî olarak, "Benim zayıf taraflarım şunlardır. Ben icabında yalan söylerim, çığırtkanlık yaparım. Bir defasında şunu yaptım, şöyle oldu." diyebilmelidir.

Kendini kandırmadan bir zaaf listesi çıkarabilmek bir uygulamadır. 

İlk uygulamalardan bir tanesi budur. "Kendi üzerimde hangi çalışmaları yapacağım, çalışma yapacağım alanlar nelerdir?" Bunu herkes saptayamaz. Herkes bu saptamayı yapacak kudreti gösteremez. Üzerine varmaz. Ortaya çıksın istemez. "Aman, bundan sonra bununla mı uğraşacağım? Bu da benim huyum işte ne yapayım, elimde değil. Beğenen beğensin, beğenmeyen beğenmesin. Bu yaştan sonra rota değiştirecek hâlimiz yok ya... Bu zamana kadar idare ettik, inşallah bundan sonra da idare ederiz." Tamam, o da olur, ama tüm bu zahmetlerin bir ecri de vardır.

















Hangi devirde, hangi yaşta, hangi durumda olursa olsun, bütün zahmetlerin, bütün cehitlerin muhakkak bir karşılığı vardır. "Efendim, benim yaşım gelmiş şu kadara, bundan sonra ben kendimi düzeltmeye kalkarsam, şu huyumu değiştirsem ne olur, değiştirmesem ne olur? Eh, yaşayacağız şurada bir beş sene, bilemedin on sene." Hani insan düşünür ya, "Öyle yaşasam ne olur, böyle yaşasam ne olur?" ifadesi, hatalı bir görüş şeklidir. Çünkü insan ölünceye kadar kendisine mevzu edinmek, kendisiyle uğraşmak, kendisiyle didişmek zorundadır. Bu mücadeleyi yapmakla yükümlü, mukadderatı böyle olan bir varlıktır. Bunu bilmesi lâzım. Ölünceye kadar kendisiyle uğraşmak, ölünceye kadar iyi bir insan, daha iyi bir insan olmak için çaba harcamak zorundadır. İnsan, bunun için insan olarak doğmuştur. Kendini yüceltmek, düşmüş olduğu çukurdan yukarıya doğru çıkmak, dünya dediğimiz ağır şartlara bağlı mekândan kurtulabilmek için buradadır. Onun için burada yaşın ve zamanın herhangi bir önemi yoktur. Her yaşta, her durumda, muhakkak, insanın bir şeylerini görüp, onların üzerine varıp, en azından onun ne olduğunu anlamak hakkıdır ve vazifesidir. Bunu yapmakla yükümlüdür. Görünenlerin ardındaki asıl vazifesi budur.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sembolizm Dersleri -6 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

Altı sayısı en küçük yetkin sayıdır; kendisi dışındaki tüm tamsayı çarpanlarının toplamına eşittir.  Örneğin: (6=1x2x3=1+2+3) 2 ile 3' ün, bu kez, çarpımlarıyla oluşuyor. Altı sayısı GRAFİK SEMBOLİZM ’ de bir altıgen ve onun yarattığı attı köşeli yıldızla özdeştirilmektedir. Salamon’un mührü veya David’in kalkanı denilen ve bugün İsrail’in ulusal amblemi olan bu yıldız, ters yönde iç içe geçmiş iki eşkenar üçgenden oluşuyor ve SU ile ATEŞ arasındaki dengeyi işaret ediyor. Diğer bir deyişle birbirinin karşıtı iki şeyi birleştiren bir şekil olduğu gibi, dikine duran üçgenin ayna görevini yapan su üzerindeki ters görünümü yansıtıyor. Salomon’un mührü şeklinde görülebileceği gibi, tepe noktası yukarıda olan üçgen, Hıristiyan ikonografisinde İsa’nn tanrısal karakterini betimlemektedir. Tepe noktası aşağıda olan üçgen ise bu karakterin O’NUN fiziki ve insancıl görünümünde yansıdığını hatırlatır gibidir... Sembolizm Dersleri 6 6, diğer çift sayılar gibi, Ay’ın çe...

Enkarnasyon Nedir? Dr. Bedri Ruhsalman

Enkarnasyon Nedir? Enkarnasyon ete girmek demektir. Yani ruhların bir beden aracılığı ile belirmesidir. Böyle bir ilişki , ruh ile maddeyi birbirine bağlayacak olan bir aracıya ihtiyaç gösterir ki, buna Perispiri denir. Yani ruh, kendinde saklı olan tesir gücü ile, perispiri aracılığı ile ineceği dünyaların maddelerinden o dünyadaki yoğun bedenini kurar. Kaba madde ile sıkı bir bağlantı demek olan bedenlenme veya enkarnasyon olayı, dolayısı ile serbest irade ve şuurda da bir daralma ve bir nevi kararmaya sebep verir. Tekâmül ihtiyaçlarımızın belirli hale getirdiği bir takım tertipler, sevk edişler himaye ve yardım atmosferi içinde bir hayat mevzu bahistir. Ve dünyada bunlardan kurtulup kaçmak bizim elimizde olmaz. Enkarne olmuş varlık, bütün bu şuurlu tertip ve nizamın mana ve maksadından habersiz olarak bazı merhaleleri aşmak ve bir kısım yetenekleri geliştirme olanaklarına sahip olur. İstenilende zaten budur. Üstad isimli bedensiz bir dostumuz şöyle demektedir. ...

Sembolizm Dersleri -9 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

DOKUZ (9) Basit sayıların sonuncusu olan dokuz, üç' ün karesi olduğundan, onun niteliklerini de taşıyor. Mitolojide varlığına inanılan gök, yer yüzü ve yeraltı dünyalarının tümünü simgeleyen bir sayı olmuştur. Sayılar dizisinin sonuncusu olması nedeniyle, bir sona ulaşıldığını ve yeniden başlamanın haber vericisi gibidir. Diğer bir deyişle, bitim ve ölüm olayının olduğu gibi, yeni bir doğum veya filizlenmenin göstericisidir. Yaşam çemberinin son halkasını kilitler. Mason sembolizmine göre, (9) rakamı grafik olarak aşağıya doğru, yani maddesel bir filizlenmeyi, (6) ise bunun tam tersine, yukarıya yönelik olduğundan, ruhani (tinsel) bir filizlenmeyi simgelemektedir. Doğum olayı için de bu görüşü değerlendirirsek, dokuz sayısının, yedinci aydan itibaren aşağı yukarı şekillenmiş olan fetüs (cenin) ün tam anlamıyla belirgin hale gelmesi için gerekli olan sürenin karşılığı olduğunu görürüz. Gerçekte fetüs’ün rahimdeki pozisyonu (9) rakamına benzemektedir. Altı ise in...

Ruh ve Beden İlişkisi Nasıl Olmaktadır?

Ruh bir madde ile iştirak eder. Beden denilen şuurlu madde halini husule getirir. Ondan sonra ruh artık tamamen o bedenin şartlarına bağlanır. Ve o şartlar içinde, organik faaliyetlerinden başka, ruhi ve manevi denilen bütün halleri beyne ve asabi cümleye (sinir sistemi), yani beynin ve asabi cümlenin imkan ve kabiliyetlerine bağlı bulunur. Ruh, madde ile iştirak eder. Şuurlu maddeyi, yani varlığı kurar. Varlık da kendi ruhunun ve yardımcı varlıkların faaliyetleriyle kaba maddelerden kendisine ayrıca bir beden yapar. Ve bu beden vasıtasıyla maddelere tesir eder. Kullandığı kaba maddelerle de kendi haricindeki diğer bedenlere tesir etmek suretiyle maşeri plana adımını atar. Ve hidrojen aleminin varlık safhasındaki tekamülü de bu andan itibaren yürümeye başlar. Ruh ve Beden İlişkisi  Ruha hizmet eden varlık hemen bedeni vasıtasıyla etrafındaki kaba maddelere ve bedenlere tesir ederek ruhun bu yeni ihtiyaçları karşısında lüzumlu hadiselerin meydana gelmesine sebep olur...

Sembolizm Dersleri -5 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

Aritmetik sayı dizisinde İlk çift ve tek sayısının toplamından oluşmuştur (2+3=5). Kutsal 60 sayısının 1/12’sidir. Öte yandan, ilk dokuz sayının ortasında bulunması nedeniyle, beş sayısında var olan bu birleştiricilik ve merkezilik özelliği, onun madde ve biçimde bir denge ve uyum sağladığı görüşünü ortaya koyuyor. Romen rakamı ile gösterilen (X) harfinin üst kısmı (V) beş olup, On' un yarısıdır. Dünyanın eski uygarlıklarının sembolizminde, Orta Amerika, Afrika, Çin, Hindistan’da yaşayan Dogonlar, Mayalar, Aztekler, Bombarlar’da saptandığı gibi, genel olarak, tek sayılar ERKEK, çift sayılar ise hep DİŞİ olarak değerlendirilmiştir. Bu görüşün ışığı altında beş’in dişi İki ile erkek olan Üç’ü eşleştirdiğini görmekteyiz. Öte yandan, iki sayısı dişi ve dünyevi (dünyaya ait) üç ise erkek ve semavi (göğe ait) olduğundan, beş aynı zamanda yerle göğü de birleştiriyor. Beşte hem erkek hem dişi prensip bulunduğundan iki cinsiyetti (androgyne) (androjin) bir sayı yani hünsal...