Ana içeriğe atla

Enerji Yiyici ve Üretici Duygular-Kendini Bilmek



Hislerimize çok dikkat etmek ve onları çok iyi eğit­mek zorundayız. Çünkü hisler netice itibarıyla bizim kul­lanabilmemiz için bir enerji yaratır, en büyük fonksiyonu budur. Kullanmamız gereken enerjiyi yaratan enerji kay­naklarından biridir hisler. Bu hisler ya yaratıcı mahiyette olur ya da yiyici mahiyette olur. Öyle hisler vardır ki, bizi yer bitirir, tüketir, etrafı da yer, bitirir, tüketir, enerji çeker. Biz bunlara enerji yiyiciler diyoruz. Yiyici tipte olan hisler vardır, bir de üretken hisler vardır. Tamamıyla yeni enerji üretir ve bu üretilen enerji hem kendisine hem de etrafın­daki insanlara sonsuz derecede fayda sağlar. 

Enerji Yiyici ve Üretici Duygular-Kendini Bilmek

Demek ki hisleri de kontrol altına almamız gerektiği vakit muhakkak düşünmemiz gereken husus onları tüke­ten, yiyen bitiren negatif nitelikte veya yaratan, mütemadi­yen çoğalan pozitif mahiyette olup olmadığıdır. 
Kendi iliş­lkilerimizle kendimizi tanıma yolunda yaptığımız çalışmalar­da birtakım hislerle, amaçlarla, niyetlerle hareket ettiğimiz vakit acaba bu duygularımız enerji tüketen bir şey midir, yoksa gerçekten enerji üreten bir şey midir? Bunu bilme­mizde çok büyük fayda vardır. Bu bizim gerçek mutlulu­ğumuzu sağlayacaktır ve geleceğimizi kontrol edebilmek için bunlara da ihtiyacımız var. 

Enerji tüketen, enerjiyi yiyen bir his altındaysak, bu­nun sonucu gerçekten çok ağır bir durumdur. Çok zor bir ­durumdur, hastalıklar meydana gelir. Rahatsızlıklarımızın büyük bir kısmı duygularımızın enerji tüketen, ener­ji yiyen mahiyette olmalarından ileri gelir. Hareketleri­miz daima yarım, tamamlanmamış hareketler tarzında ge­lir ve iradeyi de felce uğratır. Ama yaratıcı, yüksek titre­şimli duygular tarzında pozitif bir duygu içerisinde kaldı­ğımız sürece hem enerjiyi yiyip bitiren, bu açık musluğu kapatırız hem de o düşük seviyeli titreşimli ortamdan baş­kalarını da kurtarmış, onları da esirgemiş oluruz. Bizim ai­lemiz, çocuğumuz olur, içinde bulunduğumuz topluluk, millet olur. Adamakıllı genişleyebilir. 

Tabi burada meseleyi sadece birey, fert olarak düşün­meyelim. Bu şekilde enerji yiyici, enerji tüketici duygular besleyen varlıklar bir araya geldiği zaman korkunç bir gir­dap meydana gelir, müthiş bir çekimdir o. Ona kimse da­yanamaz ve kaldırır atar insanları. Bu bizim başımıza nere­den geldi vs. tarzında düşünebilirsiniz. İşte bu eski Hinduların eskiden beri ifade ettikleri karmik ödeşme meseleleri, karma meseleleri, esasında duyguların enerji üreten veya enerji tüketen türden olmasından kaynaklanıyor. 

Enerji tüketen türden duygularımızı enerji yaratan duygular hâline getirebilmek için pek çok kere bedenlenmemiz şart olmuştur. Ama neden? Sadece hissettiği ve bil­mediği için oluyor bunlar. Bilse ki yanlış bir harekette bu­lunuyor, bunu yapmaz insanoğlu. Bilmediği için hissedi­yor ama bilmediği için sürekli bir şekilde bu yönlü ener­ji tüketmekle meşgul. Bunu yaratıcı duygular hâline dö­nüştürmek için bir hayli zorluklar içerisinde kalıyor. Çünkü acı ve ölüm korkusu insanları harekete sevk eder, tembel­likten, hastalıktan kurtarır. Bu bakımdan karmik durum demek zaten hareket ile alâkalı olan bir durumdur. Hare­kete geçmek lâzım, daima faal olmak zorundayız. O faali­yetler bizi sürekli bir şekilde hem enerji tüketen hem de enerji yaratan varlıklar hâline getirir. 

Toplum içinde bu­lunduğumuz zaman biz daima birbirimizin enerjilerin­den yararlanırız, alırız, çekeriz. Eşler, arkadaşlar birbirle­rinden, herhangi bir birlik, topluluk toplumdan, toplumun bir kesimi öbür kesimden mütemadiyen enerji almak sure­tiyle hayatiyetini devam ettirir. Yoksa İsa Peygamber'in dediği gibi sadece peynirle ve ekmekle, kamını doyurmak­la insan hayatiyeti sürmez. İnsan sadece onunla yaşamaz, başka şeyle de yaşar. Onun söylediği işte buydu. Sevgiyle, tesirle yaşar. Nitekim enerji yaratan duyguların en yükse­ği de sevgi duygusudur. Sürekli pozitif ve sürekli yüksek titreşimli bir duygu hâlidir esasında sevgi. Onun için sev­giye gayet önem vermiştir. Her dine mensup yüksek titre­şim gücüne sahip, yani hem bilen hem de hisseden varlık­lar daima insanlara bunu göstermişlerdir.

Kendini Bilmek Kitabı-Ergün Arıkdal 

Bu blogdaki popüler yayınlar

Enkarnasyon Nedir? Dr. Bedri Ruhsalman

Enkarnasyon Nedir? Enkarnasyon ete girmek demektir. Yani ruhların bir beden aracılığı ile belirmesidir. Böyle bir ilişki , ruh ile maddeyi birbirine bağlayacak olan bir aracıya ihtiyaç gösterir ki, buna Perispiri denir. Yani ruh, kendinde saklı olan tesir gücü ile, perispiri aracılığı ile ineceği dünyaların maddelerinden o dünyadaki yoğun bedenini kurar. Kaba madde ile sıkı bir bağlantı demek olan bedenlenme veya enkarnasyon olayı, dolayısı ile serbest irade ve şuurda da bir daralma ve bir nevi kararmaya sebep verir. Tekâmül ihtiyaçlarımızın belirli hale getirdiği bir takım tertipler, sevk edişler himaye ve yardım atmosferi içinde bir hayat mevzu bahistir. Ve dünyada bunlardan kurtulup kaçmak bizim elimizde olmaz. Enkarne olmuş varlık, bütün bu şuurlu tertip ve nizamın mana ve maksadından habersiz olarak bazı merhaleleri aşmak ve bir kısım yetenekleri geliştirme olanaklarına sahip olur. İstenilende zaten budur. Üstad isimli bedensiz bir dostumuz şöyle demektedir. ...

Sembolizm Dersleri -6 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

Altı sayısı en küçük yetkin sayıdır; kendisi dışındaki tüm tamsayı çarpanlarının toplamına eşittir.  Örneğin: (6=1x2x3=1+2+3) 2 ile 3' ün, bu kez, çarpımlarıyla oluşuyor. Altı sayısı GRAFİK SEMBOLİZM ’ de bir altıgen ve onun yarattığı attı köşeli yıldızla özdeştirilmektedir. Salamon’un mührü veya David’in kalkanı denilen ve bugün İsrail’in ulusal amblemi olan bu yıldız, ters yönde iç içe geçmiş iki eşkenar üçgenden oluşuyor ve SU ile ATEŞ arasındaki dengeyi işaret ediyor. Diğer bir deyişle birbirinin karşıtı iki şeyi birleştiren bir şekil olduğu gibi, dikine duran üçgenin ayna görevini yapan su üzerindeki ters görünümü yansıtıyor. Salomon’un mührü şeklinde görülebileceği gibi, tepe noktası yukarıda olan üçgen, Hıristiyan ikonografisinde İsa’nn tanrısal karakterini betimlemektedir. Tepe noktası aşağıda olan üçgen ise bu karakterin O’NUN fiziki ve insancıl görünümünde yansıdığını hatırlatır gibidir... Sembolizm Dersleri 6 6, diğer çift sayılar gibi, Ay’ın çe...

Sembolizm Dersleri -9 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

DOKUZ (9) Basit sayıların sonuncusu olan dokuz, üç' ün karesi olduğundan, onun niteliklerini de taşıyor. Mitolojide varlığına inanılan gök, yer yüzü ve yeraltı dünyalarının tümünü simgeleyen bir sayı olmuştur. Sayılar dizisinin sonuncusu olması nedeniyle, bir sona ulaşıldığını ve yeniden başlamanın haber vericisi gibidir. Diğer bir deyişle, bitim ve ölüm olayının olduğu gibi, yeni bir doğum veya filizlenmenin göstericisidir. Yaşam çemberinin son halkasını kilitler. Mason sembolizmine göre, (9) rakamı grafik olarak aşağıya doğru, yani maddesel bir filizlenmeyi, (6) ise bunun tam tersine, yukarıya yönelik olduğundan, ruhani (tinsel) bir filizlenmeyi simgelemektedir. Doğum olayı için de bu görüşü değerlendirirsek, dokuz sayısının, yedinci aydan itibaren aşağı yukarı şekillenmiş olan fetüs (cenin) ün tam anlamıyla belirgin hale gelmesi için gerekli olan sürenin karşılığı olduğunu görürüz. Gerçekte fetüs’ün rahimdeki pozisyonu (9) rakamına benzemektedir. Altı ise in...

Ruh ve Beden İlişkisi Nasıl Olmaktadır?

Ruh bir madde ile iştirak eder. Beden denilen şuurlu madde halini husule getirir. Ondan sonra ruh artık tamamen o bedenin şartlarına bağlanır. Ve o şartlar içinde, organik faaliyetlerinden başka, ruhi ve manevi denilen bütün halleri beyne ve asabi cümleye (sinir sistemi), yani beynin ve asabi cümlenin imkan ve kabiliyetlerine bağlı bulunur. Ruh, madde ile iştirak eder. Şuurlu maddeyi, yani varlığı kurar. Varlık da kendi ruhunun ve yardımcı varlıkların faaliyetleriyle kaba maddelerden kendisine ayrıca bir beden yapar. Ve bu beden vasıtasıyla maddelere tesir eder. Kullandığı kaba maddelerle de kendi haricindeki diğer bedenlere tesir etmek suretiyle maşeri plana adımını atar. Ve hidrojen aleminin varlık safhasındaki tekamülü de bu andan itibaren yürümeye başlar. Ruh ve Beden İlişkisi  Ruha hizmet eden varlık hemen bedeni vasıtasıyla etrafındaki kaba maddelere ve bedenlere tesir ederek ruhun bu yeni ihtiyaçları karşısında lüzumlu hadiselerin meydana gelmesine sebep olur...

Sembolizm Dersleri -5 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

Aritmetik sayı dizisinde İlk çift ve tek sayısının toplamından oluşmuştur (2+3=5). Kutsal 60 sayısının 1/12’sidir. Öte yandan, ilk dokuz sayının ortasında bulunması nedeniyle, beş sayısında var olan bu birleştiricilik ve merkezilik özelliği, onun madde ve biçimde bir denge ve uyum sağladığı görüşünü ortaya koyuyor. Romen rakamı ile gösterilen (X) harfinin üst kısmı (V) beş olup, On' un yarısıdır. Dünyanın eski uygarlıklarının sembolizminde, Orta Amerika, Afrika, Çin, Hindistan’da yaşayan Dogonlar, Mayalar, Aztekler, Bombarlar’da saptandığı gibi, genel olarak, tek sayılar ERKEK, çift sayılar ise hep DİŞİ olarak değerlendirilmiştir. Bu görüşün ışığı altında beş’in dişi İki ile erkek olan Üç’ü eşleştirdiğini görmekteyiz. Öte yandan, iki sayısı dişi ve dünyevi (dünyaya ait) üç ise erkek ve semavi (göğe ait) olduğundan, beş aynı zamanda yerle göğü de birleştiriyor. Beşte hem erkek hem dişi prensip bulunduğundan iki cinsiyetti (androgyne) (androjin) bir sayı yani hünsal...