Ana içeriğe atla

Ruh ve Beden İlişkisi Nasıl Olmaktadır?



Ruh bir madde ile iştirak eder. Beden denilen şuurlu madde halini husule getirir. Ondan sonra ruh artık tamamen o bedenin şartlarına bağlanır. Ve o şartlar içinde, organik faaliyetlerinden başka, ruhi ve manevi denilen bütün halleri beyne ve asabi cümleye (sinir sistemi), yani beynin ve asabi cümlenin imkan ve kabiliyetlerine bağlı bulunur.

Ruh, madde ile iştirak eder. Şuurlu maddeyi, yani varlığı kurar. Varlık da kendi ruhunun ve yardımcı varlıkların faaliyetleriyle kaba maddelerden kendisine ayrıca bir beden yapar. Ve bu beden vasıtasıyla maddelere tesir eder. Kullandığı kaba maddelerle de kendi haricindeki diğer bedenlere tesir etmek suretiyle maşeri plana adımını atar. Ve hidrojen aleminin varlık safhasındaki tekamülü de bu andan itibaren yürümeye başlar.



Ruh ve Beden İlişkisi 

Ruha hizmet eden varlık hemen bedeni vasıtasıyla etrafındaki kaba maddelere ve bedenlere tesir ederek ruhun bu yeni ihtiyaçları karşısında lüzumlu hadiselerin meydana gelmesine sebep olur. İyilik yapar, kötülük yapar, hırsızlık yapar, adam öldürür, fedakarlık yapar ve bunların, etraftan gelecek karşılıklarını, reaksiyonlarını görür. Bütün bunlar birer hadise olur. Ve bu hadiselerin her birini idrak kanalıyla ruha aksettirerek tekamülünü temin eder.

İnsan denilen şey; bir varlığın, bağlı bulunduğu ruha hizmet etmek için, arz küresindeki kaba maddeleri bir araya toplayıp kendisine vasıta olarak kullanmak maksadı ile teşkil etmiş olduğu bir bedendir.

Beden beyin hücreleri tarafından idare edilir. Ancak bu idare, bedenin varlığı olan ve bir ruha ait bulunan enerjiler topluluğunun, insan varlığının hakimiyeti altındadır. İlahi Nizam ve Kainat

İnsan ruhu daima bedenine hâkimdir. Dolayısıyla beden tesirlerine de hâkimdir. Yalnız, bu hâkimiyeti, bazen bir otomatizma içerisinde, bazen birtakım pratiklerle, daha ileri safhalarda da idrakli olarak, şuurlu olarak yapar. Halbuki, insanı saptırıcı mahiyette olan gerçek geri tesirlere, insan hâkim değildir.



Sadıklar Planı Tebliğleri-Celse 102

İnsan bedeni, ruhî varlığın şuur ve bilgi seviyesine göre bir ihtizaz neşreder. Bu ihtizazın iki ana kaynağı vardır. Birincisi, sizin maddî şahsiyetinizi meydana getiren atomik ihtizazınız. İkincisi, benliğinizi hâsıl eden psişik ihtizazınızdır. Psişik ihtizazınızın sığası, maddî ihtizazınızın sığasından ölçülemeyecek derecede daha vâsidir. Bundan dolayı, bu genişlik, insanın kâinat içerisinde meknuz bulunan birçok tesir plânları ile alâkasını temin eder. Bu alâkaya uygun olarak beden, bir paratoner gibi birçok ihtizazları toplar. Bu toplayıştan maksat, tekâmülün temininde sürat ve yön tayinidir. Maddî ihtizazlar, bedeninizin hakikî dengesini meydana getirir. Bu denge, hangi derecede aksarsa, vücudun ihtizazı tespit, toplama kudreti o nispette aksar. Şüphesiz, bedeninizde halihazırda pek azını keşfedebildiğiniz çok değişik nispette seyyaleler mevcuttur. Bu maddî seyyaleler, sizin, maddeden bile olsa, daha üstün bir buutla irtibata geçmenizi temin edecek şekilde sıralanmıştır. Sadıklar Planı Tebliğleri-Celse 120

Tekâmül etmekte bulunan ruh (varlık), kendi bedeni üzerinde iradesinin ve tecrübesinin genişliği nispetinde tasarrufta bulunabilir. 

Sadıklar Planı Tebliğleri-Celse 134

Maddî bedenle olan ilişkiler, muhtelif tesir sahalarından ibaret olan çeşitli kademelerin araya girmesiyle vuku bulur. Esasında beden, ruh için bir gölge olaydan ibarettir. Yani sizin şu anda kendiniz hakkında olan bilginiz, ruhunuzun kendisi hakkında olan bilgisi demek değildir. Ruhun, gerçek şuur sahibi varlığın, mahlûkun, bedenle olan irtibatı, bir gölge olaydır, demiştik. Bu tıpkı duvarda kendi gölgesini seyreden, onun hareketlerini müşahede eden bir kimsenin vaziyetine kabaca benzer. Sizin gölgenizin mevcudiyeti(nin), hakikî varlığın mevcudiyetine bağlı olduğunu bilirsiniz.. Dolayısıyla beden de hakikî varlık olan ruhun mevcudiyetine bağlıdır. Ve beden üzerinde meydana gelen her türlü değişiklik, her türlü tadilât, başkalaşma, onu kullanan varlığın kudretiyle mümkündür. Bu kadar. 

Sadıklar Planı Tebliğleri-Celse 134
 İnsan varlığının esası, ruhî varlıktır. Ruhî varlık, Teksir Kanunu’na göre hareket etmez. O, bir özel yaradılışla yaratılmış ve yerini bulmuş bir varlıktır. Ancak, beşerî bir hüviyet içerisinde bulunabilmesi için, bir bedene sahip olması da malûmdur. Bu bedenin yapısı en ince, en seyyal maddeden başlamak üzere, gitgide tekâsüf ederek nihayet organik maddede son bulan bir maddeler kompleksidir. Sadıklar Planı Tebliğleri-Celse144

Ruh ile beden arasındaki irtibat nasıl olmaktadır? Beden, şüphesiz bir kukladır. İpleri yüksek ben, ulvî ben, kısaca ruhî benin elindedir. Kuklanın hareketleri, kuklacının parmaklarına takılı bulunan iplerle temin edilir. Kuklacının parmakları, kolları, adaleleri, sinirleri vasıtasıyla beyni tarafından idare edilir. Beyin, kuklacının beyni, gene onun yüksek benine bağlıdır. Yani kuklacı da yüksek beninin bir kuklasıdır. Bu bağlılık, evrensel bir mekanizma içerisinde sonsuza kadar gitmektedir. Yüksek ben, birtakım mekanizmaları ve birtakım seyyalevî vasatları kullanmak suretiyle bedeni canlı hâle getirir. Bu canlılık o derecede ince, o derecede mükemmel ve o derecede adapte olmuş vaziyettedir ki, kuklalar birbirlerini görünüşleriyle aynen kabul ederler. 

Sadıklar Planı Tebliğleri-Celse 150

- Demek ki insan, iki insandır. Birincisi bedendeki siz, ikincisi bedende olmayan siz. Bir eldivenden farksız olan beden, içinde bulunan parmakların faaliyeti nispetinde canlı gözükür. Fakat parmakların sahibi ise, bedenden müstakildir. Sizin parmaklarınız beyin vasıtası ile hareket eder. Yani beden, yüksek varlığınız vasıtasıyla kaimdir. Ama siz, yüksek varlığınızdan bîhaber ve sadece eldiven olarak mevcut olduğunuzu bir icap olarak kabul etmişsinizdir.

Şu söylediklerimizi birçok yerde, birçok kereler işittiniz ve okudunuz, amma hâlâ yüksek benliğiniz ile bedensel benliğiniz arasındaki tefriki yapamazsınız. Ve hiçbir zaman hatırınıza yüksek benliğinizden istimdatta bulunmak gelmez. Ve size en büyük yardımcının yüksek benliğiniz olduğunu da bilmezsiniz. Yani siz, sizin dostunuzsunuz. 

Sadıklar Planı Tebliğleri-Celse 156


İnsan bedenini teşkil eden madde sistemi, şuurlandırılıyor. Beyin, bir şuurlandırılmış sistemdir. Vücut içerisinde ruh yoktur. Vücut, yüksek beninizin bir yüksek şuası altında neşvünema bulmakta, gelişmekte ve şuurlanma yolunda olan bir madde sistemidir. 

Sadıklar Planı Tebliğleri-Celse 157

İnsan, ruh varlığı ile biyolojik bir yapı olan bedenden meydana gelmiş bir sentezdir. Ruh varlığı maddesel kainata ait tekâmülünü, görgüsünü ve bilgisini arttırmak için, çok çeşitli titreşim gücüne sahip, çok çeşitli boyut ve zaman tiplerine sahip maddesel ortamlardan geçerek, oralarda çeşitli süreler içinde ikamet ederek, tecrübeler yaparak, o maddesel ortamların ruh hallerini yaşayarak gelişimine, olgunlaşmasına, kemaline ulaşmak için gayret eder. “Yaşamın Amacı Kendini Bilmek” kitabı

Ergün Arıkdal




Spiritüel yaşamın başarılı olabilmesi için öncelikle bedenin şartlarına uygun yaşayabilmeyi başarmamız gerekir. Beden gerçekte fizik evrenin mantal plana (mantal plan ruhsal enerjinin meydana getirmiş olduğu özel ara bir plan) en iyi şekilde uyum sağlayabildiği bir ortamdır. Fizik evrenin içinde var olan yasalar, bütün tesir mekanizmaları, bir mikroevren olan insan bedeninde mevcuttur. Bütün yaratılış özü kendisinde var olduğu için, ruhsal enerjiyi de makroevrenden alır. İşte bedenin asıl özelliği, mikroevren ve makroevren olarak tek bir evren halinde önümüze çıkmış olmasıdır. Beden her iki evreni de temsil edecek güçtedir. İnsanın önce bedene karşı şuurlu bir saygısı ve sevgisi olması gereklidir. Bedenin işlevini bilmeden spiritüaliteye ulaşmak mümkün değildir. İnsan bedeni çok yüksek bir cevherle yüklüdür; bedenin yapısı, ruhuna eşlik edebilecek bir durumdadır. 

“Sonsuzluk Yolcusu Evrensel İnsan” kitabı-Ergün Arıkdal

İnsan, ruh ve bedenden meydana gelmiştir. Ruh ve beden, bir kumaşın tersi ve yüzü gibi bir bütünlük içindedir. İnsan bu sebeple hem maddesel, hem de ruhsal özellikler taşır. İnsanın üstün ve hakim yönü ruhtur; beden ise sadece geçici bir araçtır. Bedeni canlı tutan ve yöneten ruhtur. Ölümsüz olan ruh, tekâmül etmek için sayısız bedenleri emaneten kullanır ve işi bitince onları dünyada bırakır. Ruhun tesiri olmasa (sürücü), beden (araba) hiçbir işe yaramaz. O halde insan, ruh sahibi bir beden değil, beden sahibi bir ruhtur. Ruh bedenin içinde değildir. Bedende ruhun yerleştiği bir organ yoktur. Ancak ruh, bedenin dışında da değildir; çünkü ruhun mekanı yoktur. Ruh tesir göndererek bedeni kullanır ve yönetir. Ölümlü olan bedendir, ruh değil. Ölmek ruh dünyasına doğmaktır. Ruh ve beden ilişkisinin kesin olarak kopmasına ölüm denir. Ruh, bedeni kullanarak Dünya’da yapması gereken görevlerini bitirip gereken bilgileri elde ettikten sonra bedeninden ayrılır.

Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği “İnsanlığı Birleştiren Gerçekler” kitapçığı

Derleyen: Neslihan Özkan/ARAD

Bu blogdaki popüler yayınlar

Enkarnasyon Nedir? Dr. Bedri Ruhsalman

Enkarnasyon Nedir? Enkarnasyon ete girmek demektir. Yani ruhların bir beden aracılığı ile belirmesidir. Böyle bir ilişki , ruh ile maddeyi birbirine bağlayacak olan bir aracıya ihtiyaç gösterir ki, buna Perispiri denir. Yani ruh, kendinde saklı olan tesir gücü ile, perispiri aracılığı ile ineceği dünyaların maddelerinden o dünyadaki yoğun bedenini kurar. Kaba madde ile sıkı bir bağlantı demek olan bedenlenme veya enkarnasyon olayı, dolayısı ile serbest irade ve şuurda da bir daralma ve bir nevi kararmaya sebep verir. Tekâmül ihtiyaçlarımızın belirli hale getirdiği bir takım tertipler, sevk edişler himaye ve yardım atmosferi içinde bir hayat mevzu bahistir. Ve dünyada bunlardan kurtulup kaçmak bizim elimizde olmaz. Enkarne olmuş varlık, bütün bu şuurlu tertip ve nizamın mana ve maksadından habersiz olarak bazı merhaleleri aşmak ve bir kısım yetenekleri geliştirme olanaklarına sahip olur. İstenilende zaten budur. Üstad isimli bedensiz bir dostumuz şöyle demektedir. 

Sembolizm Dersleri -6 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

Altı sayısı en küçük yetkin sayıdır; kendisi dışındaki tüm tamsayı çarpanlarının toplamına eşittir.  Örneğin: (6=1x2x3=1+2+3) 2 ile 3' ün, bu kez, çarpımlarıyla oluşuyor. Altı sayısı GRAFİK SEMBOLİZM ’ de bir altıgen ve onun yarattığı attı köşeli yıldızla özdeştirilmektedir. Salamon’un mührü veya David’in kalkanı denilen ve bugün İsrail’in ulusal amblemi olan bu yıldız, ters yönde iç içe geçmiş iki eşkenar üçgenden oluşuyor ve SU ile ATEŞ arasındaki dengeyi işaret ediyor. Diğer bir deyişle birbirinin karşıtı iki şeyi birleştiren bir şekil olduğu gibi, dikine duran üçgenin ayna görevini yapan su üzerindeki ters görünümü yansıtıyor. Salomon’un mührü şeklinde görülebileceği gibi, tepe noktası yukarıda olan üçgen, Hıristiyan ikonografisinde İsa’nn tanrısal karakterini betimlemektedir. Tepe noktası aşağıda olan üçgen ise bu karakterin O’NUN fiziki ve insancıl görünümünde yansıdığını hatırlatır gibidir... Sembolizm Dersleri 6 6, diğer çift sayılar gibi, Ay’ın çe

Sembolizm Dersleri -9 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

DOKUZ (9) Basit sayıların sonuncusu olan dokuz, üç' ün karesi olduğundan, onun niteliklerini de taşıyor. Mitolojide varlığına inanılan gök, yer yüzü ve yeraltı dünyalarının tümünü simgeleyen bir sayı olmuştur. Sayılar dizisinin sonuncusu olması nedeniyle, bir sona ulaşıldığını ve yeniden başlamanın haber vericisi gibidir. Diğer bir deyişle, bitim ve ölüm olayının olduğu gibi, yeni bir doğum veya filizlenmenin göstericisidir. Yaşam çemberinin son halkasını kilitler. Mason sembolizmine göre, (9) rakamı grafik olarak aşağıya doğru, yani maddesel bir filizlenmeyi, (6) ise bunun tam tersine, yukarıya yönelik olduğundan, ruhani (tinsel) bir filizlenmeyi simgelemektedir. Doğum olayı için de bu görüşü değerlendirirsek, dokuz sayısının, yedinci aydan itibaren aşağı yukarı şekillenmiş olan fetüs (cenin) ün tam anlamıyla belirgin hale gelmesi için gerekli olan sürenin karşılığı olduğunu görürüz. Gerçekte fetüs’ün rahimdeki pozisyonu (9) rakamına benzemektedir. Altı ise in

Eş Zamanlılık

Eş zamanlılık, aynı zamanda eş anlılık, senkroni, senkronizm   olarak ta kullanılır.   Anlamlı, aynı veya benzer kavramı içeren, fakat   nedensel bağlantısı olmayan iki yada daha çok olayın eş zamanlı oluşumudur. Bunu hepimiz yaşantımızda zaman zaman gözlemişizdir. Tam uzun zamandır görüşmediğiniz bir arkadaşınızı düşünürken, telefon çalar, arayan o arkadaşınızdır. Aklınızdaki bir sorunun cevabı, otobüste yanınızda oturan kişinin okuduğu dergide bir başlıktır. Tam iş değiştirmeyi düşünürken gelen bir teklif size çok daha uygun, kendinizi gerçekleştirebileceğiniz iş olanaklarını size sunar. Eşzamanlılık nedensellikten farklıdır. Nedensellik, sonuç aracılığı ile sabit bağlantı içerdiği halde, eş zamanlılık, uyum, denklik veya anlam aracılığı ile sabit olmayan bağlantı içerir. Eşzamanlılık, sürekli bir dünya dokusu oluşturmak için, birbiri ile ilişkisiz olayların birbirine örüldüğü bir kozmozu işaret eder. Eş zamanlı olayların bazı özellikleri vardır. Öncelikl