"Ölüm, varlığınızı tüketen bir sır değil, sizi daha verimli,
daha yüksek hâle sokan değişmedir. Ölümü soğuk kılan, insanın kendi mizacıdır
ve ölüm hayatın sıcaklığı karşısında soğuktur.
Hayat sıcak kılınmasa idi siz dünyaya hiçbir zaman bağlanamazdınız. Bu
itibarla ölümün soğukluğu sizi hayata biraz daha bağlamaktadır... Ondan biraz
daha fazla bir şeyler elde etmeye çalışmaktasınız."
Mustafa Molla
İçinde bulunduğumuz devirde bütün iş biz insanlara düşüyor. Her birimiz teker teker sadece kendimizden sorumluyuz. Hiçbir kişi ya da kurumun, sizleri bir yerden bir yere götürecek gücü yoktur. Her birey kendi tekâmül teknesini kendisi yürütmek zorundadır. Herkesin kendi gidişini kendisinin belirlediği bir devirdeyiz. Şefaatle yürünecek hiçbir yol kalmamıştır, artık.
Yeryüzünde enkarne olan her varlığın kendi iç varlığındaki bilgi hâzinesi fevkâlade yüksektir. Kim kime neyi öğretecek? Olsa olsa birbirlerine hatırlatırlar. Yapılan bütün işler günah ve sevap ya da cennet ya da cehennem adlı iki kapıya mı çıkar? Ne cennet için, ne de cehennem için uğraşılır. Doğrudan doğruya kendi varlığımızın yücelmesi ve gelişmesi için, içinde bulunduğumuz organizasyonda bizim payımıza düşen her türlü vazifeyi sadakatle yerine getirmek için uğraşılır.
Ancak bireysel tekâmül de olmaz. Tek başımıza tekâmül edemeyiz. Biz hepimiz bir organizasyonun fertleriyiz. Aynı kütükten çıkan çok çeşitli üzüm salkımları gibi. Üzümün tanesi zannediyor ki, "Ben salkımdan, kütükten, oradaki bağ çubuklarından da hariç bir varlığım." Halbuki onun hayatiyeti o topraktan geliyor. Sonra kütükten, dalından ve salkımlardan geliyor. Kendisini tek zanneden üzüm tanesi de o salkımlardan sadece bir tanesinde bulunmaktadır.
Biz insan olarak, mensubu olduğumuz organizasyonun bir üyesiyiz ve onun bizim payımıza düşen sorumluluğunu taşıyoruz; her şeyimizle. Eğer o organizasyon yer değiştirirse, yer değiştiren bir salkımdaki üzüm tanesi gibi biz de yer değiştiririz. Tek başımıza herhangi bir yerden bir yere gidemeyiz.
Bizim için bütün evren seferber olmuş. Her yerde çok çeşitli organizasyon ortamları yaratılmış. Bu organizasyon ortamları içinde bulunuyoruz. O ortamlar içinde uyum sağlayarak, ortak alanlar yaratılarak, esneklik kazanılarak, esnemeye engel olan kabukları kırarak bulunur, içinde bulunduğumuz organizasyonun vermiş olduğu vazifelere uyum sağlamakta bize engel olan her şey bizim kabuğumuzdur.
İşte "büyük mahkeme" varlığın, doğrudan doğruya kendi varlığı karşısında hesaplaşmasıdır. Varlığın kendi kendisiyle hesaplaşması en büyük mahkemedir. Bundan daha büyük hak divanı olmaz. En büyük hakikat varlığın kendisidir. Dışarıda hakikat aranmaz. Kendimizde temsil ettiğimiz, bizim hakikatimizdir.
Kaynak: Hayat, Ölüm ve Ötesi Kitabı
Yeryüzünde enkarne olan her varlığın kendi iç varlığındaki bilgi hâzinesi fevkâlade yüksektir. Kim kime neyi öğretecek? Olsa olsa birbirlerine hatırlatırlar. Yapılan bütün işler günah ve sevap ya da cennet ya da cehennem adlı iki kapıya mı çıkar? Ne cennet için, ne de cehennem için uğraşılır. Doğrudan doğruya kendi varlığımızın yücelmesi ve gelişmesi için, içinde bulunduğumuz organizasyonda bizim payımıza düşen her türlü vazifeyi sadakatle yerine getirmek için uğraşılır.
Ancak bireysel tekâmül de olmaz. Tek başımıza tekâmül edemeyiz. Biz hepimiz bir organizasyonun fertleriyiz. Aynı kütükten çıkan çok çeşitli üzüm salkımları gibi. Üzümün tanesi zannediyor ki, "Ben salkımdan, kütükten, oradaki bağ çubuklarından da hariç bir varlığım." Halbuki onun hayatiyeti o topraktan geliyor. Sonra kütükten, dalından ve salkımlardan geliyor. Kendisini tek zanneden üzüm tanesi de o salkımlardan sadece bir tanesinde bulunmaktadır.
Biz insan olarak, mensubu olduğumuz organizasyonun bir üyesiyiz ve onun bizim payımıza düşen sorumluluğunu taşıyoruz; her şeyimizle. Eğer o organizasyon yer değiştirirse, yer değiştiren bir salkımdaki üzüm tanesi gibi biz de yer değiştiririz. Tek başımıza herhangi bir yerden bir yere gidemeyiz.
Bizim için bütün evren seferber olmuş. Her yerde çok çeşitli organizasyon ortamları yaratılmış. Bu organizasyon ortamları içinde bulunuyoruz. O ortamlar içinde uyum sağlayarak, ortak alanlar yaratılarak, esneklik kazanılarak, esnemeye engel olan kabukları kırarak bulunur, içinde bulunduğumuz organizasyonun vermiş olduğu vazifelere uyum sağlamakta bize engel olan her şey bizim kabuğumuzdur.
İşte "büyük mahkeme" varlığın, doğrudan doğruya kendi varlığı karşısında hesaplaşmasıdır. Varlığın kendi kendisiyle hesaplaşması en büyük mahkemedir. Bundan daha büyük hak divanı olmaz. En büyük hakikat varlığın kendisidir. Dışarıda hakikat aranmaz. Kendimizde temsil ettiğimiz, bizim hakikatimizdir.
Kaynak: Hayat, Ölüm ve Ötesi Kitabı