Acaba bizim vicdanımız gerçekte nasıl çalışıyor, baskısız mı çalışıyor, hür müdür?
Nasıl çalışıyordan maksadım bu! Yani niceliğini değil niteliğini soruyorum. Hür müdür, tam bağımsız mıdır? Hiçbir etki ve baskı altında kalmadan! Hiçbir baskı ve etki altında kalmadan mı ifade etmek istenileni ifade ediyor? yoksa kontrol altında mıdır? Yani vicdanımızın sesini biz duyuyor muyuz? Diyelim ki duyuyoruz! Nasıl duyuyoruz, bütünüyle mi duyuyoruz, süzgeçten geçirerek mi duyuyoruz, söylemek istediği şeylerin bir kısmını anlıyor bir kısmını anlamıyor muyuz vs. Gibi böyle birtakım ayrıntılara girmemiz mümkündür ve bunu her insan kendisi zaman zaman yapar.
Tam ağzını açmışken “sus” mu diyorsunuz, “konuşma” ..Tam fırlayacakken İsrafil’in Sur'un üflemesi gibi - “Dur !” diyorsun “Çek şunu ya.. Boş ver şimdi”.., Ego daha hakim, nefs daha hakim. Hemen boynunu büküveriyor “Sen geç bu tarafa, öyle şey yok!” bunu mu yapıyoruz? Ya da nazikane bir şekilde duyuyoruz vicdanımızın hükmünü fakat onu, o hükmü biz duyularımıza yorumlatıyoruz.
Duyumlarımız bizi yorumluyoruz. Yani o vicdan hükmünü biz yorumluyoruz. Bazen şefkat oluyor, bazen acıma oluyor fakat çoğu kez gayet gizli ve sinsi bir egoizma oluyor. Velhasıl vicdanın bir türlü böyle anadan üryan gördüğümüz vaki değil! Arada bir görsek şöyle çırılçıplak ne demek olduğunu anlarız vicdan nasıl bir şeymiş! Yani bir yakalarsak şöyle çıplak şekilde, nü “-Hah deriz ya işte vicdan bu.” Dur bakalım bundan sonra göreceklerin buna ne kadar benziyor.
Duyumlarımız bizi yorumluyoruz. Yani o vicdan hükmünü biz yorumluyoruz. Bazen şefkat oluyor, bazen acıma oluyor fakat çoğu kez gayet gizli ve sinsi bir egoizma oluyor. Velhasıl vicdanın bir türlü böyle anadan üryan gördüğümüz vaki değil! Arada bir görsek şöyle çırılçıplak ne demek olduğunu anlarız vicdan nasıl bir şeymiş! Yani bir yakalarsak şöyle çıplak şekilde, nü “-Hah deriz ya işte vicdan bu.” Dur bakalım bundan sonra göreceklerin buna ne kadar benziyor.
Bazen onu don-gömlek göreceğiz bazen pantolon-ceket-bluz, bazen şapkalı-paltolu, bazen böyle her tarafını kapatmış bir çift göz. Vicdan micdan hak getire sadece bakıyor ama hiçbir şey yok. Ama şöyle bir çıplak yakalamak lazım. Onu çıplak yakalayabilmemiz için bizim çok gayret göstermemiz gerekir.
“Vicdanın rahatsız ediyor beni kardeşim falan” yalan söylüyor vicdanın falan rahatsız ettiği yok. Vicdan insanı rahatsız etmez, vicdan insana huzur verir bir defa kavramlarda değişiklik yapmakla başlamak lazım. Eğer rahatsız oluyorsan bil ki egoizmanla vicdanın arasında korkunç bir mücadele var. Senin egon senin nefsin dayak yiyor boyuna, rahatsızlık oradan geliyor. Vicdanın seni rahatsız etmiyor egon huzursuz, nefisin panik içinde, vicdan onun için rahat etmiyor yoksa vicdani hareket insana huzur veren harekettir.
Şimdi buradan yavaş yavaş makul vicdanın nasıl olduğunu anlamak lazım önce bu kavramı değiştireceğiz. Huzur duyduğunuz her hareket içinde vicdani pay yüksektir, yaptığınız işten huzur duymuyorsanız vicdanınızla beraber yapmıyorsunuz. Birinci ölçü bu. Bu huzur gerçekten kendini belli eder, o özel bir şeydir. O dondurma yedikten sonra duyduğunuz huzur veya kirayı hemen ödedikten sonra duyduğunuz huzur, borcu kapattıktan sonra duyduğunuz huzur veya bilmem kimi çoluğu çocuğu evlendirip, evladı sünnet ettirdikten sonra duydunuz huzur değil. Evyahut “-Evin borcu bitti oh çok şükür çok huzurluyum..” bu değil huzur.
O tamamen içten gelen varlığınızın ta kökünden çıkan ve dışarıda eşini emsalini göremeyeceğiniz bir huzur şeklidir, onu damağınızda veya zihninizde bulamazsınız. O huzur sizin içinizi hoplatır bir anda dahi olsa, o huzur ile siz böyle bir yükselme hissedersiniz ve bir de iniş hissedersiniz tamamdır o-olmuştur o iş...Bu ne vakit olur? Bu sizin hiç ummadığınız zamanda yaptığınız bir hareketle olur. Yani tamamen vicdanınızın hükmü ile yaptığınız bir işin sonunda bunu muhakkak insanoğlu duymuştur. Duymamış insan olduğunu zannetmiyorum ama onu anlayamamıştır, “Bu nedir?” diye onu anlayamamıştır ama duymuştur. İşte makul vicdandan maksadın bir tanesi budur. Bu huzur halini her zaman hatırlayabilmek meselesidir, bunu anlayabilmek meselesidir. Onun ‘ne olduğunu’ anlamaktır birincisi.
O tamamen içten gelen varlığınızın ta kökünden çıkan ve dışarıda eşini emsalini göremeyeceğiniz bir huzur şeklidir, onu damağınızda veya zihninizde bulamazsınız. O huzur sizin içinizi hoplatır bir anda dahi olsa, o huzur ile siz böyle bir yükselme hissedersiniz ve bir de iniş hissedersiniz tamamdır o-olmuştur o iş...Bu ne vakit olur? Bu sizin hiç ummadığınız zamanda yaptığınız bir hareketle olur. Yani tamamen vicdanınızın hükmü ile yaptığınız bir işin sonunda bunu muhakkak insanoğlu duymuştur. Duymamış insan olduğunu zannetmiyorum ama onu anlayamamıştır, “Bu nedir?” diye onu anlayamamıştır ama duymuştur. İşte makul vicdandan maksadın bir tanesi budur. Bu huzur halini her zaman hatırlayabilmek meselesidir, bunu anlayabilmek meselesidir. Onun ‘ne olduğunu’ anlamaktır birincisi.
İkincisi duyularınızın verdiği vicdani hareket, inançlarınızın verdiği vicdani hareket, inançlarda insanda bir takım vicdani hareketlermiş gibi aksiyonlar meydana getirir, emirlerdir onlar. “Şunu şunu şunu şunu yapmalısın! şunu gördüğün zaman şöyle yapacaksın! Bunu gördüğün zaman böyle yapacaksın” dediği zaman o emirler bir çeşit vicdan hükmü yerine geçer, şuur altına kadar işler ve varlık onları yapar onu yaptığı zaman “Oh” der “Ben vazifemi yaptım huzuru kalp için içindeyim” yani kalbim huzurludur.. vicdanım müsterihtir. İstirahat halinde, yani tepinmiyor. Gayet rahat. Çünkü diyor “-Ben bana öğretilenleri, bana verilenleri ben yerine getirdim işte yapıyorum, bana böyle yap dediler yapıyorum... bana bunu yapma dediler yapmıyorum. O halde benim günahım yok kardeşim, ben vicdanen müsterihim, sakin ve mesudum” diyor. Bunların dışında tabi ki biraz zor olmakla beraber insanların yaşayışları ile ilgili ihtiyaçlarını vazifeten ve isteyerek karşılama iradesi makul vicdandır.
Ergün Arıkdal'ın 01.08.1989 Salı
Konferansı konuşması..
Sayha: Bağrış, çığlık (kaynak: sozluk.gov.tr)
Vaki: olan, olmuş.
Müsterih: (bir konuda) herhangi bir kaygısı bulunmayan, içi
rahat olan.
Tradisyon Fr. Tradition: a. top. b. Gelenek. (Kaynak:
kelimeler.gen.tr)
Tedrisat: öğretim.
İtibar etmek: 1. değer vermek, saygı göstermek. 2. göz önünde
tutmak, üzerinde durmak, dikkate almak.