FERASET : KOZAL ANLAYIŞ
Esasında bizim yeryüzünde yapmış olduğumuz en büyük iş, astral bedenimizin ifadesini zenginleştirmek, onu mantıklı değil de anlamlı hale getirmektir. Astral bedenimizin isteklerini zenginleştirmek, onu manalı hale getirmek ise duygularımızı zenginleştirmek demektir. Önce duygularımızın mevcut olduğunu kabul etmek ve sonra bu duyguları her açıdan ifade edebilme kabiliyetini kazanmak lazımdır. Zenginleştirmenin anlamı budur. Onları bastırmak, yok etmek, ayıplamak doğru değildir. Onları zenginleştirmek, ifade edebilmek kabiliyetini kazanmamız gerekir ki, astral bedenimizin fonksiyonu yerine gelsin.
Duygularımızı yeterince ifade edemediğimiz yani zenginleştirmediğimiz durumlarda da, beceriksizliklerimizin kontrolü mantal bedene verilmiştir. Yani mantal bedenimiz vasıtasıyla bir çeşit eleştiri sistemi, kontrol sistemi meydana getirilmiş olmaktadır. Mantal bedenimizin bize sağladığı en büyük fayda, elde etmiş olduğumuz öz bilgilerin, hakiki bilgilerin sentezini yapabilmemizdir. Bu sentezi daha üst bir bölüm olan kozal beden dediğimiz ( her şeyin sebebiyle, ilkelerle alakalı bir bölüm ) enerjetik alana nakil edebilmemiz için mantal bedenin çok iyi çalışması lazımdır. Mantal bedenin çok iyi çalışması demek, kendisine gelen bilgileri çok iyi sınıflandırması demektir. Peki bu bilgiler kendisine nereden gelecektir? Astral bedenden gelecektir.
Yani duygusal hayatın meydana getirmiş olduğu çeşitli bakış açılarının, sarf edilen çabaların, yaşanan ıstırapların, gülmelerin, ağlamaların meydana getirmiş olduğu bir duygu çeşitlenmesi söz konusudur.
Duyuların ıslah edildiği ve daha da manalandırıldığı tüm bu faaliyetlerin sonucunda da ortaya bir takım bilgiler çıkar. Duygular kanalıyla gelen bu bilgiler ise mantale aktarılır, mantalin de onları ilkelere kadar götürmesi gerekir.
Bu durumda, " Astral bedenimizle Mantal bedenimiz ya da duygularımızla aklımız arasındaki dengeyi nasıl sağlayabiliyoruz diye düşünebiliriz. Eğer siz duygularınızı en uygun şekilde tatbikat alanına koyabiliyorsanız, o denge sağlanıyor demektir. Duygularınızı bastırdığını sürece, sevginizi ifade etmediğiniz sürece, hatta öfkenizi bile ifade etmediğiniz sürece siz duygularınızın baskısı altında kalıyorsunuz demektir.
Bu durumda zannetmeyin ki sabırlı bir insansınız da kendinizi denetliyorsunuz.
Duygularınızı en iyi şekilde ifade etmeniz lazım.
İnsanın kendi duygularını ifade etmesi bir sanattır; ifadenin de bir nezaketi, bir tekniği hatta bir letafeti vardır ve bu sanatı öğrenmek lazımdır. Bu bakımdan hiçbir şey ayıp değildir, hiçbir şey korkunç ya da çirkin değildir, günah değildir. Siz sevdiğiniz bir insan hakkında konuşurken, onu hatırlatan, onu anımsatan bir şey olduğunda gözlerinizden yaş akmasına engel mi olacaksınız? Eğer engel olursanız o zaman sizin yapmış olduğunuz bu eylem eksik bir eylem olur. O duyguyla beraber göz yaşlarının da akmması lazımdır ve bu durum bir duygusallık ya da zayıflık işareti değildir.
Buna benzer şekilde daha birçok duyguyu; yüksek duyguları, sezgileri, yüksek heyecanları ifade etmeyi, onları iyi bir şekilde yansıtmayı öğrendiğiniz sürece, yansıtabildiğiniz sürecek korkmayınız. Mantaliniz bundan hiç zarar görmez çünkü duyguları ifade ettiğiniz sürece zengin bir enformasyon kaynağı ortaya çıkar. Mantal, bunları almak ve güzelce işlemek suretiyle sizi daha üst seviyelere; ilkeler, prensipler düzeyine yükseltebilir ve bu sefer de tezahürat aleminde yani fizik alemde olan olayların gerçek anlamına, ilke anlamına ulaşırsınız. "Bu neden böyledir, niçin depremler oluyor, insanlar neden ıstırap çekiyorlar, niçin seviniyor, niçin ölüyor yahut niçin birbirlerini sevmiyorlar?" gibi soruların cevaplarına ancak bu şekilde ulaşırsınız, bunların sebeplerini ancak kozal bir duruma geçtikten sonra görebilirsiniz. Yani hadiselerin birbirlerini enerjetik olarak dalga dalga etkilemesi, birinin diğerini indüklemesi suretiyle hadiselerin harekete geçmesi sonucunda feraset dediğimiz gerçek kozal anlayışa ulaşabilirsiniz. Ferasetten maksat budur. Insan kozal anlayışa, ilkeler anlayışına, ilk sebepler anlayışına ancak bu şekilde çıkabilir ve meseleyi halletmeye çalışır. Aslında meseleyi halletmek diye bir şey de yoktur. Olay, o anda size gelmiş olan bilginin yahut olmuş olan bir olayın sebebini ve neticesini bilmekten ibarettir. Hiçbir mesele halledilmez çünkü dünya meseleleri halletme yeri değildir, sadece eğitim yeridir. Bizler meseleyi halledebilecek, olup bitenleri düzenleyebilecek kadar gelişmiş varlıklar değiliz.
Sonsuzluk Yolcusu
Evrensel İnsan Kitabı
Ergün ARIKDAL
Yorumlar
Yorum Gönder