Ve bu öncül hareketler bizi zamanla daha derin, daha ince ayrıntılı değişikliklere yani zihinsel, mantal mutasyonlara kadar götürür. Bizi üzen her şey şoktur. Yani bir silkelenme halidir; daha üstün bir tesirin rahatlıkla bizim bünyemize girmesini sağlayacak bir olaydır. Bu büyük tesirler için şu söylenebilir: Bunlar öğretici, gerçekten geliştirici, tekamül ettirici, bizi bulunduğumuz durumdan daha üst bir seviyeye çıkartacak, sıçratacak tesirlerdir. Ancak acaba bu yükseltici tesirler niçin normal bir süreç takip ederek gelmezler? Bu tesirler aslında normal bir süreç takip ederek de gelirler ama insanların anlayışsızlığı, bir şeyi kavramakta ve onu uygulamakta gösterdikleri tembellik ve atalet, bütün bu yardımları hemen hemen hiçe indirmektedir. Halbuki bir taraftan da, zamana karşı hareket etmekte olan bir tekamül süreci vardır ki, buna göre belli etaplarda belli değişikliklerin meydana gelmesi gerekir. Belli zamanlar içerisinde belli değişikliklerin, belli sıçramaların olması gerekir. Yasa, bu şekilde kurulmuş, bu şekilde işlemektedir. Yani Tekamül Yasası’nın akışında bu tarzda bir gidiş vardır. Eğer insanlar kendi idraksizlikleri, anlayışsızlıkları ve ataletleri yüzünden belli etaplara, belli bir zamanda ulaşamıyorlarsa, onları biraz hareketlendirmek ve hızlarını artırmalarını sağlamak lazımdır. Çünkü belli işlerin, binlik seneler, devirler yani sikluslar içinde yapılması gerekmektedir. Bir an evvel oraya, o karşılaşma noktasına ulaşmak gerekir. Ve işte şoklar, bu sebeple yaşamakta olduğumuz ulaştırıcı, hızlandırıcı tesirlerdir. Esasında bunların hiçbirini bir felaket olarak görmemek, onlardan hızımızı artırmak amacıyla yararlanmak gerekir.
Diyeceksiniz ki, “Nereye hızlanacağız kardeşim? Bu trafikte nereye gideceğiz?” Gerçekten de, hem fiziki trafikte bir yere gidemezsiniz, hem de manevi trafikte bir yere gidemezsiniz. İnsanların birbirlerinden hoşlanmadığı, birbirlerine çelme taktıkları, birbirlerine karşı daima bir pazarlıkla baktıkları, samimiyetin hiçbir değerinin olmadığı fakat samimiyetsiz, iki yüzlü, riyakar insanların daima baş taçı olduğu bir yerde, siz hangi hızla gideceksiniz? Nereye gideceksiniz? Gitmek istediğiniz bütün yollar, yol kesen haramilerle dolu.
Aradığımız manevi şeyleri; birliği, yardımlaşmayı, anlayışı en yakınlarımızda bile bulamıyoruz. Demek ki, gelişebilmek, hızlanabilmek için birtakım çabalar içerisine girmek zorundayız. Yani hızlandırıcı bu şok tedavileri yaşamak zorundayız. Bir örnekle açıklamam gerekirse; tekamül sürecinin belli bir kilometreye çıkması için motorun devrinin iki bin olması gerekir. Eğer devir bunun altına düşerse, randıman vermez, faydalı bir iş görmüyor demektir. O halde motorun devrini yükseltmek için ne yapmamız lazım? Ayar yeri varsa, devri yükselten birtakım cihazlarla bu devri yükseltmek, daha fazla enerji kazanmasını sağlamak tarzında dönen çarkı en rantabl, en uygun şekle getirmek, umumi ahenge uygun hale getirmek lazımdır. Zaten ataletin, durağanlığın en kusurlu tarafı,
genel ahenge uyamamasıdır, iyi çalışmayan bir sistem olmasıdır. O sistemi ya çalışır hale getirirler, ya ayıklarlar, temizlerlerler ya da ortadan kaldırırlar. Tamamen kangren olmuş yerlerinin yavaş yavaş ortadan kaldırılmasını, bir motorun çalışmayan bazı parçalarının değiştirilmesi gibi düşünebilirsiniz. Ve işte şu anda bütün insanlığın yaşamakta olduğu doğal afetler meselesinin metapsişik açıklaması da budur.
Ergün ARIKDAL
Yarınlar İçin Pozitif Yaşam Sf: 224.
Yorumlar
Yorum Gönder