Hiç de iç açıcı olmayan bir dünya hayatının giderek sıklaşan “sarsıcı” tesirlerinin insanlığı birçok yönden taciz ettiğini görüyoruz. Her türlüsü ile “şok edici” olayların, ardı arkası kesilmeksizin insanlığı kuşatmasının birçok açıklamaları bulunabilir. Herkes kendi anlayışı ya da realitesi açısından olanlara ışık tutmaya gayret edecektir. Ruhçuluk anlayışına göre insanlık “sarsıntı” devri yaşamaktadır. İnsanların tabiatla olan ilişkilerinden doğan şuurlanma ve uyanma sürecinin hızlanması için “kasıtlı ıstırap” temrinlerinin çeşitli boyutlarda düzenlenmeleri ile karşı karşıyayız.
![]() |
Ruhsal Şuurlanma |
İster bireysel ister toplumsal olsun her türlü sarsıcı olaya karşı göstereceğimiz makul sabır, yönlendirilen “kasıtlı ıstırap” sürecinin gayesini oluşturur. Istırabın amacı insanda irade gücünü artırmak, daha doğrusu kullanılması gerektiği gibi kullanma melekesini geliştirmektir. İrade aynı zamanda istek demektir. Kasıtlı ıstıraba olan direncin kazandırdığı irade gücü isteklerin kapsamını belirler. Bu ise şuurlanmanın başlangıcıdır. İstek Kanunu karşısında, onun bize müspet ya da menfi gelen sonuçlarından -ki Sebep Sonuç Yasası’na göre oluşur- gereğince yararlanmak ya da sakınmak şuurlanma derecemize bağlıdır.
İnsanlık mertebesindeki ruh varlığının madde alemindeki mevcudiyetinin büyük gayesi, irade gücünü artırmak ve şuurlanmaktır. Şuurlanmanın öbür yüzü uyanmaktır. Her türlü duygusal hayatın, insandaki animal yönün kazandırdığı tecrübenin nihai gayesi “şuurlu varlık yaşamı” denilen kapsamlı bilgi uygulamasıdır. Yani ruhsal varlığın canlılar aleminde çeşitli mekânlarda muhtelif görünümler içinde tezahür etmesinin ana sebeplerinden başlıcası, maddeye ve onun gelişimine olan hâkimiyetini ve yardımını “şuurlu olarak” yerine getirmektir. İşte bu “şuurlanma” tekâmülün kendisidir. İrade ve hürriyet bu şuurlanmanın oranına göre belirlenir.
Ruh varlığı evrensel bir monat* olarak, kendi hürriyeti içinde, madde kâinatının yasalarını kullanarak idare edilmeyi ve idare etmeyi öğrenir. Madde ile olan ilişkisinden doğan her türlü eksiklik ve hata normaldir. Sebep Sonuç Yasası’nın sonuçları ve tabiatın icaplarına göre karşılaştığı binlerce olay ve ruhsal tecrübe, hayatlar boyunca süren uygulama, asla ve asla sevap ve günah gibi bir ölçüme tabi olamaz.
Dünya yaşamındaki her türlü yasak “kasıtlı ıstırap” yasasının bir uygulamasıdır; arzuların kontrolü, arzuların dengesizliği sebebiyle gereklidir. Arzu, hedef bildiği şey ne ise ona kayıtsız şartsız erişmek ister. İşte bu kontrol kasıtlı ıstıraptır. Daha ileri safhalarda, “hizmet ve vazife” hedeflerine erişmekte gösterilen “sabır ve katlanma” bile bile ıstıraba razı olmak demektir. Ulaşılacak hedefe varıncaya kadar karşılaşılması mümkün her türlü tepkiye razı olmak demektir. Bunların örnekleri insanlığın her kademesinde mevcuttur. En canlı örnekler peygamberlerin hayatlarıdır. Kendine savaş açan insanın ve kendini şuurlu olarak kontrol etmeye azmetmiş bir iradenin ıstıraba katlanması, fazlalıkların sökülüp atılması süreci içinde görülen “özdeşlikten çıkarma” ameliyesinin getirdiği “yoksunluk”tur. Bunlara bile bile katlanmak, kan revan içinde gelişmenin zirvesine tırmanmak, “kasıtlı ıstırap”tır.
Hürriyet içinde yapılmayan bir tatbikatın günahı sevabı olmaz. Ruh Varlığı sonsuz mutluluk ya da ıstıraba maruz kalmak için mi ete kemiğe bürünüyor? Bu derece zulmü insana kim layık görebilir? Evrensel Şuur’un temsilcisi olan ve O’ndan gelen bir ebedi varlık için mutluluk ya da ıstırabın sadece adı vardır. Bilgisine kavuşulan her meçhulün bir yanılgı olduğunu idrak eden ruh varlığının kudreti karşısında cennet de cehennem de yassılaşır, dümdüz olur gider.
Hareketlerinin sorumluluğunu taşımayı öğrenen insanın hürriyeti artar. Hür olarak yapılan tatbikatların sonucunda, “tekâmül” dediğimiz şuur ve irade gücünün hâkimiyeti, varlık alanlarının en baskın karakteri olarak gözlenir. Velhasıl hayatın hedefi “şuurlanmak”tır.
* Monat: Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik.
Kaynak: Ergün Arıkdal-Devre Sonu Kitabı
Yorumlar
Yorum Gönder