Büyük Randevu
Ergün Arıkdal
Ben kimim, neyim, nereden nereye gidiyorum, son amacım nedir, varlığım, özüm nasıldır?
Büyük Randevu'ya ulaşmak için telâşlı, şaşkın, hırçın, umutsuz, kör, sağır ve dilsiz; kimsenin kimseyi
anlamadığı, anlamak istemediği bir yolculuk için, bizler -insanlar- içgüdüsel duygulu kimliğini bilmeyen yolcular
hâlinde merkeze en yakın çembere doğru ıstırap içinde ilerliyoruz.
Şok tünellerimizin sonunda varacağımız "anlayış semalarının" sahipleri yeryüzünün gerçek Sahipleri'dirler.
Şimdi, burada olup duranların "müteal sebeplerini" ancak "anlayış şuuruna" kavuştuktan sonra bilmek
mümkündür.
Kıyamı kendinde gerçekleştiremeyecek kadar güçsüzlük içinde olan insanlığın ıstırap ve kederi, maddesel
anlayış ve düşünüşün imkânları ile ortadan kalkmamıştır. Gördüğü ile göremediği arasındaki köprüden
geçmedikçe, geçiş yollarını aramadıkça, geçişini hızlandırmadıkça, Büyük Randevu'ya ulaşması gecikecek ve
"şoklar" devresinin sınavları giderek zorlaşacaktır.
Günlük ekmek kavgası, her seviyede, "yaşamın bedeli" olarak değil, benliğin tatmini olarak sürüp gittiği sürece;
"Ben kimim, neyim, nereden nereye gidiyorum, son amacım nedir, varlığım, özüm nasıldır?" dememekte büyük
bir körlük ve kibir içinde kaldıkça, belâ bizim peşimizi bırakmaz. Zira belâlar, doğru anlayıp doğru yapmak için
"düzenlenmiş ıstıraplar"’dır. Düzenlenmiş ıstıraplar sayesinde Büyük Randevu'ya tam zamanında
ulaşacağımızdan kuşkunuz olmasın.
Selâm ve Sevgiler Ergün Arıkdal Kaynak; Ruh ve Madde Dergisi, Nisan - 1997, Önsöz Yazısı
Dünya'mız ve üzerindeki canlılar "mukadder son'a" doğru, "zaman enerjisinin" istenen yoğunluğa ulaşmasına
kadar, kendi güçleriyle ilerlemektedir. Bu ilerleyişi, bu olaysal gelişmeyi izlemekten başka yapabileceğimiz
gerçekten bir şey yoktur. Dünya toplumu olarak hızla içinden geçmekte olduğumuz "şok tünelleri" aracılığı ile
belli bir zaman enerjisi yoğunluğuna sahip merkezî şok çemberine doğru, randevusuna sadık bir dost gibi
ilerlemekteyiz.
Dünya'mız bizlere uygun her türden ve seviyeden tekâmül imkânlarına sahip karmaşık bir yapıya sahiptir. En
ilkel içgüdüsel hareketten en şuurlu harekete kadar çok değişik faaliyetlerin sonucu merkezî noktaya doğru bir
gidiş vardır ve her hareket ya da hareket grubu kendi gelişim hızına sahiptir. Merkezî nokta'nın aktif alanına
ulaşma hızındaki bu farklılık, "zamanı gelince" ifadesiyle kendini belli etmektedir.
Tekâmül hızları ve güçleri farklı farklı olduğu için "zamanın gelişi" belirsizdir. Belirsizlik, buna rağmen
"merkez'de olanın" bilgisi dahilindedir; merkezde olan hiç hareket etmeyen harekettir. Bütün hareket onun
çevresindedir ve hareketin sebebi de kendisidir.
"Büyük Sükûnet", zamanların zamanını belirleyen olarak, her
varlık ve eşyanın değişim çemberine doğru cezbedilmesini kendi sükûneti içinde eksiksiz bir şekilde sağlar.
Her şeyde kıyam esastır. İçteki ve dıştaki kıyamlar, etki mekanizmaları farklı olduğundan, birbirleriyle esasta
ayniyet göstermezler. İnsanın bilgi -anlayış - şuurlanma süreci ile Dünya Gezegeninin kirlenme - yozlaşma -
katastrof süreci aynı şey değildir. İnsanlığın kıyamı bir "içsel hareket", Dünya'nın kıyamı bir "dışsal hareket'tir.
İçrek olanı dışrak olarak anlamaya çalışmanın sonucu, insanlık toplumu kendi uyanışının zorunluluğunu
anlamadan, Dünya'nın kıyamı derdine düşecek kadar şaşkın durumdadır.

Selâm ve Sevgiler Ergün Arıkdal Kaynak; Ruh ve Madde Dergisi, Nisan - 1997, Önsöz Yazısı