Ana içeriğe atla

İnsan Kendini Tanımalıdır....

İnsan ve Nefs


Nefsinden ayrılabilmek meselesi, bizim için her za­man bir sorun olmuştur. Gerek Doğu, gerek Batı gelenekle­rinde, özel çalışmalarında, ister mistik, ister dinsel, ister gizli bilimler tarzında olsun, bütün konu, dönüp dolaşıp, nefsin üstesinden gelmek, nefsi terbiye etmek, nefse karşı vicdanın daha baskın durumda olmasını, akim ve bilginin daha üstün durumda olmasını, hatta üstün sevginin baskın durumda olmasını sağlamaya gelmektedir. Ulaşılması ge­reken en büyük amaç bu olarak kabul edilmiş ve binlerce seneden beri, her uygarlık kendine göre çeşitli yöntemlerle bu sorunu halletmeye çalışmıştır.


Ayırt etme meselesinde kendini nefsinden ayırt eden insanın, eşyadan da ayırt edebilmesi gerekir. Eşya dediğimiz zaman mobilyadan, kap kacaktan bahsetmiyoruz. Şey­ler manasına, bizim dışımızda mevcut olan her şey. İnsa­nın kendini eşyadan ayırabilmesi; basit tanımıyla, bir şeylere sahip olma arzusundan kendini kurtarabilmesi­dir.




Tehlikeli bir şey söylemiyorum. İki ayrı şeyi bir arada götürmek mümkündür. Şöyle ki: Benim evim, benim ara­bam, benim param, benim güzelliğim, benim servetim de­diğiniz vakit evinizle, arabanızla, paranızla, güzelliğinizle ve servetinizle sizin aranızda çok sıkı bir işbirliği ve âdeta bir fonksiyonel değişme meydana gelmektedir. Gelişmekte olan, ayırt edebilme gücü giderek artan bir insanın eşya ile olan ilişkisi ve ondan farklı bir sisteme sahip olduğunu an­laması işte bu sahiplik duygusunun zayıflamasıyla ortaya çıkar. Evde ben oturuyorum, ama ev benim değil. Arabayı ben kullanıyorum, ama araba benim değil. Param var, ama para benim değil anlamına söylemiyorum. Eviniz olmalı­dır, paranız da olmalıdır. Fakat bütün bunlar, yeryüzünde tecrübe yapmak için birer aracınız, birer vasıtanız olduğu­nu hiçbir zaman zihninizden, aklınızdan çıkarmamanız ge­rekir. Elbette uzak bir şehire gitmek için bir vasıtaya ihti­yacımız var. Nitekim bu büyük kozmik yolculuğumuzda da Dünya gezegeninde geçireceğimiz birkaç gün için be­den denen aracı da kullanıyoruz. Beden de bizim için bir eşya sayılır. Ve biz, kendimizin beden olmadığımızı idrak etmek zorundayız. Aynen, buna bağlı olarak, kendimizin ev olmadığımız, kendimizin araba olmadığımız ve kendi­mizin, servetimiz olmadığımızın da farkına varmak zorun­dayız. Böylece, kutsal metinlerde sık sık ileri sürülen putperestlik davasını en iyi şekilde halletmenin yolu, in­sanın, eşya ile olan özdeşleşmesinin önüne geçmektir.

Key: 

HUMAN SHOULD RECOGNIZE HIMSELF, paganism, being able to separate from Self, Human and Self, Ego and human,

L'humain devrait se reconnaître, paganisme, abandon de soi, humain et soi, ego et humain,

DER MENSCH SOLLTE SICH SELBST ERKENNEN, Heidentum, fähig sein, sich von sich selbst, Mensch und Selbst, Ego und Mensch zu trennen,

EL HUMANO DEBE RECONOCERSE, el paganismo, el abandono del ser, el ser humano y el ser, el ego y el ser humano,

人間は、彼自身、異教、自己、人間と自己、自我と人間の放棄を認識すべきであり

يجب على الإنسان أن يعترف بنفسه ، الوثنية ، أن يكون قادرًا على 

الانفصال عن الذات والإنسان والنفس والأنا والإنسان ،

Kaynak: Yaşamın Amacı Kendini Bilmek-Ergün Arıkdal

Bu blogdaki popüler yayınlar

Enkarnasyon Nedir? Dr. Bedri Ruhsalman

Enkarnasyon Nedir? Enkarnasyon ete girmek demektir. Yani ruhların bir beden aracılığı ile belirmesidir. Böyle bir ilişki , ruh ile maddeyi birbirine bağlayacak olan bir aracıya ihtiyaç gösterir ki, buna Perispiri denir. Yani ruh, kendinde saklı olan tesir gücü ile, perispiri aracılığı ile ineceği dünyaların maddelerinden o dünyadaki yoğun bedenini kurar. Kaba madde ile sıkı bir bağlantı demek olan bedenlenme veya enkarnasyon olayı, dolayısı ile serbest irade ve şuurda da bir daralma ve bir nevi kararmaya sebep verir. Tekâmül ihtiyaçlarımızın belirli hale getirdiği bir takım tertipler, sevk edişler himaye ve yardım atmosferi içinde bir hayat mevzu bahistir. Ve dünyada bunlardan kurtulup kaçmak bizim elimizde olmaz. Enkarne olmuş varlık, bütün bu şuurlu tertip ve nizamın mana ve maksadından habersiz olarak bazı merhaleleri aşmak ve bir kısım yetenekleri geliştirme olanaklarına sahip olur. İstenilende zaten budur. Üstad isimli bedensiz bir dostumuz şöyle demektedir. ...

Sembolizm Dersleri -6 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

Altı sayısı en küçük yetkin sayıdır; kendisi dışındaki tüm tamsayı çarpanlarının toplamına eşittir.  Örneğin: (6=1x2x3=1+2+3) 2 ile 3' ün, bu kez, çarpımlarıyla oluşuyor. Altı sayısı GRAFİK SEMBOLİZM ’ de bir altıgen ve onun yarattığı attı köşeli yıldızla özdeştirilmektedir. Salamon’un mührü veya David’in kalkanı denilen ve bugün İsrail’in ulusal amblemi olan bu yıldız, ters yönde iç içe geçmiş iki eşkenar üçgenden oluşuyor ve SU ile ATEŞ arasındaki dengeyi işaret ediyor. Diğer bir deyişle birbirinin karşıtı iki şeyi birleştiren bir şekil olduğu gibi, dikine duran üçgenin ayna görevini yapan su üzerindeki ters görünümü yansıtıyor. Salomon’un mührü şeklinde görülebileceği gibi, tepe noktası yukarıda olan üçgen, Hıristiyan ikonografisinde İsa’nn tanrısal karakterini betimlemektedir. Tepe noktası aşağıda olan üçgen ise bu karakterin O’NUN fiziki ve insancıl görünümünde yansıdığını hatırlatır gibidir... Sembolizm Dersleri 6 6, diğer çift sayılar gibi, Ay’ın çe...

Sembolizm Dersleri -9 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

DOKUZ (9) Basit sayıların sonuncusu olan dokuz, üç' ün karesi olduğundan, onun niteliklerini de taşıyor. Mitolojide varlığına inanılan gök, yer yüzü ve yeraltı dünyalarının tümünü simgeleyen bir sayı olmuştur. Sayılar dizisinin sonuncusu olması nedeniyle, bir sona ulaşıldığını ve yeniden başlamanın haber vericisi gibidir. Diğer bir deyişle, bitim ve ölüm olayının olduğu gibi, yeni bir doğum veya filizlenmenin göstericisidir. Yaşam çemberinin son halkasını kilitler. Mason sembolizmine göre, (9) rakamı grafik olarak aşağıya doğru, yani maddesel bir filizlenmeyi, (6) ise bunun tam tersine, yukarıya yönelik olduğundan, ruhani (tinsel) bir filizlenmeyi simgelemektedir. Doğum olayı için de bu görüşü değerlendirirsek, dokuz sayısının, yedinci aydan itibaren aşağı yukarı şekillenmiş olan fetüs (cenin) ün tam anlamıyla belirgin hale gelmesi için gerekli olan sürenin karşılığı olduğunu görürüz. Gerçekte fetüs’ün rahimdeki pozisyonu (9) rakamına benzemektedir. Altı ise in...

Ruh ve Beden İlişkisi Nasıl Olmaktadır?

Ruh bir madde ile iştirak eder. Beden denilen şuurlu madde halini husule getirir. Ondan sonra ruh artık tamamen o bedenin şartlarına bağlanır. Ve o şartlar içinde, organik faaliyetlerinden başka, ruhi ve manevi denilen bütün halleri beyne ve asabi cümleye (sinir sistemi), yani beynin ve asabi cümlenin imkan ve kabiliyetlerine bağlı bulunur. Ruh, madde ile iştirak eder. Şuurlu maddeyi, yani varlığı kurar. Varlık da kendi ruhunun ve yardımcı varlıkların faaliyetleriyle kaba maddelerden kendisine ayrıca bir beden yapar. Ve bu beden vasıtasıyla maddelere tesir eder. Kullandığı kaba maddelerle de kendi haricindeki diğer bedenlere tesir etmek suretiyle maşeri plana adımını atar. Ve hidrojen aleminin varlık safhasındaki tekamülü de bu andan itibaren yürümeye başlar. Ruh ve Beden İlişkisi  Ruha hizmet eden varlık hemen bedeni vasıtasıyla etrafındaki kaba maddelere ve bedenlere tesir ederek ruhun bu yeni ihtiyaçları karşısında lüzumlu hadiselerin meydana gelmesine sebep olur...

Sembolizm Dersleri -5 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

Aritmetik sayı dizisinde İlk çift ve tek sayısının toplamından oluşmuştur (2+3=5). Kutsal 60 sayısının 1/12’sidir. Öte yandan, ilk dokuz sayının ortasında bulunması nedeniyle, beş sayısında var olan bu birleştiricilik ve merkezilik özelliği, onun madde ve biçimde bir denge ve uyum sağladığı görüşünü ortaya koyuyor. Romen rakamı ile gösterilen (X) harfinin üst kısmı (V) beş olup, On' un yarısıdır. Dünyanın eski uygarlıklarının sembolizminde, Orta Amerika, Afrika, Çin, Hindistan’da yaşayan Dogonlar, Mayalar, Aztekler, Bombarlar’da saptandığı gibi, genel olarak, tek sayılar ERKEK, çift sayılar ise hep DİŞİ olarak değerlendirilmiştir. Bu görüşün ışığı altında beş’in dişi İki ile erkek olan Üç’ü eşleştirdiğini görmekteyiz. Öte yandan, iki sayısı dişi ve dünyevi (dünyaya ait) üç ise erkek ve semavi (göğe ait) olduğundan, beş aynı zamanda yerle göğü de birleştiriyor. Beşte hem erkek hem dişi prensip bulunduğundan iki cinsiyetti (androgyne) (androjin) bir sayı yani hünsal...