Toplumsal, fiziksel ve jeolojik düzlemdeki olayların ana hedefi, dünya üzerindeki, insanlığın kendi şuur ve vicdanlarında meydana getirdikleri kabuklaşma sonucunda oluşan yozlaşma alanlarının içinden sıyrılabilme çabasını hızlandırmaktadır. Bu kabuklaşma meselesi çok önemli bir husustur. Her birimizin kendimize göre, kalınlı inceli, ışık geçiren veya geçirmeyecek derecede bir durumu olan bir kabuğa sahibiz. Bu kabuklaşmalar bizim isteğimizle meydana gelmemiş, hayat dediğimiz bu geniş ve şuurlu faaliyet içerisinde meydana gelmiş bir takım dirençlerdir. Bu kabuklaşmaların altında kala kala, yani hakikat ışığını alamaya alamaya, kabuk altında bulunan varlığımızın bazı yönlerinde birtakım yozlaşmalar, dejenerasyonlar, bozulmalar meydana gelmeye başlamıştır. Eğer inançlarımızı kabuklaştırmışsak, inancımızın altında bulunan iman konusunda, Evrenle kendimiz, Yaradan'la kendimiz, varlıklarla kendimiz arasındaki münasebet hususunda bir yozlaşmaya gitmişizdir ve muhakkak bir yozlaşma olmuştur. Bunu tatbikat içerisinde, yaşam içerisinde gözlemek gayet kolay bir husus; herkes bunu gözleyebilir.
Eğer bu kabuklaşmalar ahlaki değerlerimiz üzerinde olmuşsa, bakıp görüyoruz ki, bu kabuklaşmanın altında bulunan bizim bir çeşit ahlaksal bünyemiz dejenere olmuş vaziyettedir. İşte son zamanlarda bütün medyanın şişire şişire ortaya koymaya çalıştığı husus da budur. Ahlaksal bir dejenerasyon nasıl ve hangi sebeplerle vuku bulmaktadır? Bunu hepimiz biliyoruz. Ayrıca isimlendirmenin bir gereği yok.
Değişime Doğru
(Sf: 12)
Yorumlar
Yorum Gönder