Ana içeriğe atla

Yozlaşma Alanı Nedir?


Demek ki her yozlaşma alanı, içine aldığı her şeyin kendi iç yozlaşmasını sağlıyor, içeride olanlar da kendi iç realitelerini pekiştirecek şekilde yozlaşmanın bütün etkinliklerini hissetmeye devam ediyor. Bunu şöyle de açabiliriz: Adeta yozlaşma alanı dediğimiz hususu özel bir tesir alanı olarak kabul edin. Özel bir manyetik veya özel bir radyasyon alanı gibi kabul edin. Bu radyasyon alanı içerisine giren her varlık bu radyasyon alanının taşımış olduğu imkanları, tesirleri kendi bünyesinde de aynı şekilde yaşamaya çalışır. Ve radyasyona çarpılmanın veya radyasyon zehirlenmesine uğramanın temelinde aşağı yukarı bu radyasyon alanına benzemek var gibidir. Şimdi bu yozlaşma alanını da bir radyasyon alanı gibi düşünelim. Çernobil olayında meydana gelen hadiseleri şöyle bir anımsayalım. Orada görünmeyen bir alan vardı, hatta hiç farkında olmadan, uzaklara kadar rüzgarlarla, yağmurlarla taşınan bir radyasyon afeti yaşandı; kendi ülkemizde de yaşadık. Tonlarca maddeyi denize dökmek zorunda kaldık. Halbuki gözle hiçbir şey görmedik, hatta parmaklarımızın ucunda da hiçbir şey hissetmedik ama vücudumuz bu alandan korkunç derecede etkilendi. İşte yozlaşma alanı da aynen buna benzer. Yozlaşma alanının içerisine girdiğimiz vakit, bu bize bazen yukarıdan, bazen de yatay vaziyette kendi yaptığımız işlerden ötürü bir sonuç olarak ortaya çıkabilir, her şey kendi iç yozlaşmasını da meydana getirebilir.

Diyelim ki bir yozlaşma alanı A tipidir. Bunun içerisinde bulunan Ahmet, Mehmet, Ayşe de kendi varlığında A tipi yozlaşmayı meydana getirir; derhal onun tesiri altında kalarak, ona benzemeye başlar. O yozlaşma alanının niteliklerini kendisinde temsil etmeye başlar ve dejenerasyon gayet kolay bir tarzda hiçbir başka araca gerek kalmadan, etkileşme yoluyla, bir çeşit indüksiyon yoluyla kendine benzetmeye devam eder. Böylece dejenerasyona uğramış varlık onu kendi realitesi zannederek, onu pekiştirecek, yani kendi realitesini güçlendirecek şekilde yozlaşmanın bütün etkilerini hissetmeye ve yaşamaya devam eder.

Bu yüzden denebilir ki, dejenerasyonun sebeplerinden bir tanesi, insanların dünyada niçin yaşadıklarının farkında olmayışlarıdır. Neden yeryüzündeler, bunun cevabını hiçbir şekilde veremiyorlar. Bu soruya cevap verebilmek için çeşitli tesir alanları yaratılmış durumdadır. Her varlık, " Niçin dünyadayız? " sorusunun cevabını veremediği için, şuur dışından, bağlı olduğu vazife planının sürekli telkini altında kalmaktadır. Bu yoğun telkinler dünya üzerinde çok farklı realitelere sebep olur.
Herkes kendine has vazifeyi gerçekleştirmede şuur dışının etkisi altında kaldığı için, karşı iradeler karşılıklı olarak bir yıpratma politikası içine girer. Kimse kimseyi ortadan kaldırmaya çalışmıyor ama realitelerin mücadelesi başlıyor. Bunların bir kısmı da insanların meydana getirmiş olduğu ortak alanların içine çekilme şekliyle olur. Her plan, başka insanlardan da yararlanma peşindedir.

Alanlar şeklinde realitelerin mücadelesi başlayınca dejenerasyon da başlar. Bir ana tesir alanı var, bir varlık geliyor, belli yoğunluktaki o alanın adeta titreşimini düşürüyor, bozuyor. Yani bütünlüğü bozuyor. Çünkü kendi vazifesini, kendi realitesini, planının yoğun itilimiyle yapmaya çalışıyor. Farkında olmadan, şuur dışından kendisine tecrübeler yaşatılıyor. Çünkü artık dünya çok hızlandırılmış bir tempo içindedir. Global hareketlerin eşiğindedir.
Değişime Doğru
(Sf : 13-14)
Ergün ARIKDAL



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Enkarnasyon Nedir? Dr. Bedri Ruhsalman

Enkarnasyon Nedir? Enkarnasyon ete girmek demektir. Yani ruhların bir beden aracılığı ile belirmesidir. Böyle bir ilişki , ruh ile maddeyi birbirine bağlayacak olan bir aracıya ihtiyaç gösterir ki, buna Perispiri denir. Yani ruh, kendinde saklı olan tesir gücü ile, perispiri aracılığı ile ineceği dünyaların maddelerinden o dünyadaki yoğun bedenini kurar. Kaba madde ile sıkı bir bağlantı demek olan bedenlenme veya enkarnasyon olayı, dolayısı ile serbest irade ve şuurda da bir daralma ve bir nevi kararmaya sebep verir. Tekâmül ihtiyaçlarımızın belirli hale getirdiği bir takım tertipler, sevk edişler himaye ve yardım atmosferi içinde bir hayat mevzu bahistir. Ve dünyada bunlardan kurtulup kaçmak bizim elimizde olmaz. Enkarne olmuş varlık, bütün bu şuurlu tertip ve nizamın mana ve maksadından habersiz olarak bazı merhaleleri aşmak ve bir kısım yetenekleri geliştirme olanaklarına sahip olur. İstenilende zaten budur. Üstad isimli bedensiz bir dostumuz şöyle demektedir. 

Sembolizm Dersleri -6 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

Altı sayısı en küçük yetkin sayıdır; kendisi dışındaki tüm tamsayı çarpanlarının toplamına eşittir.  Örneğin: (6=1x2x3=1+2+3) 2 ile 3' ün, bu kez, çarpımlarıyla oluşuyor. Altı sayısı GRAFİK SEMBOLİZM ’ de bir altıgen ve onun yarattığı attı köşeli yıldızla özdeştirilmektedir. Salamon’un mührü veya David’in kalkanı denilen ve bugün İsrail’in ulusal amblemi olan bu yıldız, ters yönde iç içe geçmiş iki eşkenar üçgenden oluşuyor ve SU ile ATEŞ arasındaki dengeyi işaret ediyor. Diğer bir deyişle birbirinin karşıtı iki şeyi birleştiren bir şekil olduğu gibi, dikine duran üçgenin ayna görevini yapan su üzerindeki ters görünümü yansıtıyor. Salomon’un mührü şeklinde görülebileceği gibi, tepe noktası yukarıda olan üçgen, Hıristiyan ikonografisinde İsa’nn tanrısal karakterini betimlemektedir. Tepe noktası aşağıda olan üçgen ise bu karakterin O’NUN fiziki ve insancıl görünümünde yansıdığını hatırlatır gibidir... Sembolizm Dersleri 6 6, diğer çift sayılar gibi, Ay’ın çe

Sembolizm Dersleri -9 Rakamı ve İçerdiği Sembolik Anlamı

DOKUZ (9) Basit sayıların sonuncusu olan dokuz, üç' ün karesi olduğundan, onun niteliklerini de taşıyor. Mitolojide varlığına inanılan gök, yer yüzü ve yeraltı dünyalarının tümünü simgeleyen bir sayı olmuştur. Sayılar dizisinin sonuncusu olması nedeniyle, bir sona ulaşıldığını ve yeniden başlamanın haber vericisi gibidir. Diğer bir deyişle, bitim ve ölüm olayının olduğu gibi, yeni bir doğum veya filizlenmenin göstericisidir. Yaşam çemberinin son halkasını kilitler. Mason sembolizmine göre, (9) rakamı grafik olarak aşağıya doğru, yani maddesel bir filizlenmeyi, (6) ise bunun tam tersine, yukarıya yönelik olduğundan, ruhani (tinsel) bir filizlenmeyi simgelemektedir. Doğum olayı için de bu görüşü değerlendirirsek, dokuz sayısının, yedinci aydan itibaren aşağı yukarı şekillenmiş olan fetüs (cenin) ün tam anlamıyla belirgin hale gelmesi için gerekli olan sürenin karşılığı olduğunu görürüz. Gerçekte fetüs’ün rahimdeki pozisyonu (9) rakamına benzemektedir. Altı ise in

Ruh ve Beden İlişkisi Nasıl Olmaktadır?

Ruh bir madde ile iştirak eder. Beden denilen şuurlu madde halini husule getirir. Ondan sonra ruh artık tamamen o bedenin şartlarına bağlanır. Ve o şartlar içinde, organik faaliyetlerinden başka, ruhi ve manevi denilen bütün halleri beyne ve asabi cümleye (sinir sistemi), yani beynin ve asabi cümlenin imkan ve kabiliyetlerine bağlı bulunur. Ruh, madde ile iştirak eder. Şuurlu maddeyi, yani varlığı kurar. Varlık da kendi ruhunun ve yardımcı varlıkların faaliyetleriyle kaba maddelerden kendisine ayrıca bir beden yapar. Ve bu beden vasıtasıyla maddelere tesir eder. Kullandığı kaba maddelerle de kendi haricindeki diğer bedenlere tesir etmek suretiyle maşeri plana adımını atar. Ve hidrojen aleminin varlık safhasındaki tekamülü de bu andan itibaren yürümeye başlar. Ruh ve Beden İlişkisi  Ruha hizmet eden varlık hemen bedeni vasıtasıyla etrafındaki kaba maddelere ve bedenlere tesir ederek ruhun bu yeni ihtiyaçları karşısında lüzumlu hadiselerin meydana gelmesine sebep olur. İy

Eş Zamanlılık

Eş zamanlılık, aynı zamanda eş anlılık, senkroni, senkronizm   olarak ta kullanılır.   Anlamlı, aynı veya benzer kavramı içeren, fakat   nedensel bağlantısı olmayan iki yada daha çok olayın eş zamanlı oluşumudur. Bunu hepimiz yaşantımızda zaman zaman gözlemişizdir. Tam uzun zamandır görüşmediğiniz bir arkadaşınızı düşünürken, telefon çalar, arayan o arkadaşınızdır. Aklınızdaki bir sorunun cevabı, otobüste yanınızda oturan kişinin okuduğu dergide bir başlıktır. Tam iş değiştirmeyi düşünürken gelen bir teklif size çok daha uygun, kendinizi gerçekleştirebileceğiniz iş olanaklarını size sunar. Eşzamanlılık nedensellikten farklıdır. Nedensellik, sonuç aracılığı ile sabit bağlantı içerdiği halde, eş zamanlılık, uyum, denklik veya anlam aracılığı ile sabit olmayan bağlantı içerir. Eşzamanlılık, sürekli bir dünya dokusu oluşturmak için, birbiri ile ilişkisiz olayların birbirine örüldüğü bir kozmozu işaret eder. Eş zamanlı olayların bazı özellikleri vardır. Öncelikl